SSB Başkanı Demir: Petrol ve gaz şartı koyuyorlar… Dış güçler derken hamaset yapmıyoruz
Demir, İkitelli Organize Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (İOSİD) tarafından düzenlenen “Savunma Sanayiinde Milli ve Yerli Ürünlerin Ülke Ekonomisindeki Yeri, Olumlu Etkileri ve Stratejik Önemi” konulu ticaret geliştirme toplantısında yaptığı konuşmada, “milli dava” işlerinde aşk ve iştiyak olması gerektiğinin altını çizdi.
Sanayicilerin yatırımlarını doğru kullanması konusunda uyarılarda bulunan Demir, “Sanayici taşa, toprağa ve binaya parasını harcarsa, üretime harcayacak parası kalmıyor. Bu konuda Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızda bir farkındalık var. Özellikle sanayicilikten gelen Bakan Yardımcımız Hasan Büyükdede bunu her ortamda dile getiriyor. Sanayiciye verilen arazi miktarı ve fiyatlarıyla ilgili sürekli bir lobi yapıyor. İnşallah bu lobi bir farkındalık oluşturacak.” diye konuştu.
İsmail Demir, sanayi sektöründeki millileşme konusundaki kararlığa da dikkati çekti. Türk milletinin istiklal davasının geçmişten beri devam edegelen bir dava olduğunu belirten Demir, “Bu davada kararlılık ve irade çok önemlidir. Sayın Cumhurbaşkanımız bu konuda ortaya koyduğu iradeyi sürekli belirtti. Savunma sanayii özelinde de ‘savunma sanayi benim şahsi himayem altındadır’ diyerek bu konudaki kararlılığını tekrar vurguladı. Mühim olan bu iradeyi sürekli canlı tutmak. Bir sloganı, bir iradeyi sürekli olarak yineler ve takip ederseniz bir sonuç alıyorsunuz. Örnek olarak iniş takımlarında koyduğumuz irade devam ettirilebilseydi şu anda bizim dünyanın her yerindeki hava yollarına, iniş takımı parçaları veren, birçoğunun da iniş takımını yapan bir tesisimiz olacaktı. Yani kararlılık ve devamlılık, bunu sürekli vurgulamak gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
– “BELLİ BİR HACMİ OLUŞTURMAZSAK MALİYET AŞAĞI ÇEKİLEMEZ”
Ekonomide kritik bir dönemden geçildiğini belirten Demir, şunları söyledi:
“Dövizin yükselişini görüyoruz. Bu bir sarmal oluşturuyor. Burada meselenin üretim olduğu, ihracat olduğu, çeşitli vesilelerle vurgulanıyor. Ama bir taraftan da yurt dışından almak zorunda kaldığımız ham madde ve teçhizat var. Şirketlerimizin stantlarını ziyaret ederken de üzerinde sıklıkla durdum. Bir üründeki yerli katma değerimizin ne olduğuna çok dikkat etmemiz gerekiyor. Tabii sanayici olarak eğer metal işliyorsan, bir tezgah almak istiyorsan, işin adresi belli. Üç beş tane bu işi yapan ülke var. Giderim, siparişimi veririm, ürünümü getiririm ve işime bakarım. Bu gezdiğim onlarca, belki yüzlerce firmamızda gayet tabii olagelen bir şey. ‘Peki bu tezgahlar neden yerli değil?’ denildiğinde, ‘Bulamıyoruz, yapan yok’ deniyor. Hayır arkadaşlar bu konuda da kararlı olacağız. Girdilerimizin tamamının yerli girdi olmasının imkansızlığını ve anlamsızlığını da biliyoruz. Ama Türkiye’de yapılabilecek ve Türkiye’deki maliyetlerinin aşağı çekilebileceği her türlü üretim, ham madde ve tezgahın Türkiye’de olması gerekiyor.”
Demir, bu konuda anahtar kelimelerin hacim ve maliyet olduğunun altını çizdi. Sanayicilerin daha çok yerli malı üretmesini tavsiye eden Demir, “Belli bir hacmi oluşturmazsak maliyet aşağı çekilemez.” değerlendirmesinde bulundu.
– “SANAYİ EKOSİSTEMİMİZ BELİRLİ BİR SEVİYEDE OLMAZ İSE SAVUNMA SANAYİMİZ DE İYİ OLMAZ”
Ara elaman sorunu ile ilgili konuşan Savunma Sanayii Başkanı Demir, bu konunun da gündemlerinde olduğunu kaydetti. Demir, Milli Eğitim Bakanlığı ile çok yakın bir temas ve iş birliğiyle meslek liseleri, meslek yüksek okulları ve mesleki eğitim konusuna özel olarak eğildiklerini belirterek, şöyle devam etti:
“Biz de bu anlamda iş birliği yapmak üzere her türlü adımı attık. Savunma sanayisi şirketlerimizin birçoğu belirli liseleri ve yüksekokulları kendi himayelerine aldılar. Staj imkanlarını artırdılar. Biz de bu konuda özel projeler yapmaya devam edeceğiz. Diğer taraftan da bütün sanayi kümelenmelerimiz ve OSB’lerimizin de belirli şekilde meslek yüksekokulu ve liseleri sahiplenmeleri, oradaki arkadaşlarımıza iş imkanı tanımalarını bekliyoruz. Yeni yapılan düzenlemelerde kısmi zamanla eleman çalıştırma meselesinin de bu konuda önemli bir adım olacağını düşünüyoruz. Savunma sanayisi teknolojinin lokomotifidir. Bu konuda sanayi ekosisteminin öneminden bahsediyoruz. Sanayi ekosistemimiz belirli bir seviyede olmaz ise savunma sanayimiz de iyi olmaz. Savunma sanayisinde olduğu gibi sanayinin her alanında katma değer oluşturan, bilimi ve teknolojiyi işin içine katan bir yaklaşım işin olmazsa olmazıdır.”
– “SANAYİ VE ÜNİVERSİTELER İLE SÜREKLİ TEMAS HALİNDE BULUNMAK BİZİM İÇİN VAZGEÇİLMEZ”
İsmail Demir, üniversite sanayi iş birliğini bağlantısını sürekli canlı tutmak, tasarımları yerli yapmak, araştırma seviyesindeki çalışmaları sürekli desteklemenin önemine dikkati çekerek, bilgi ve teknolojinin katıldığı bir yerli üretimin çok önemli olduğunu söyledi.
Sanayi ve üniversiteler ile sürekli temas halinde bulunmanın kendileri için vazgeçilmez olduğunun altını çizen Demir, “Bununla ilgili özel birimler oluşturduk. Stratejimizin vazgeçilmez mihenk noktası, ana damarı budur. Sürekli temas, araştırma, bilgi ve teknoloji derinliğine erişmek olmazsa olmazımızdır. Bu konuda yatırım fonları kurduk. Çeşitli ortaklıklar oluşturmaya çalışıyoruz. Sizlerin yapacağı faaliyetlerde, bize müracaat ettiğiniz konularda ve olası sorunlarınızda her zaman sanayicimizin yanındayız. Sanayicilik bir kahramanlıktır. Bunu hamaset olsun diye söylemiyorum. Çeşitli ortamlarda, belirli bir sermayenizi başka şekillerde değerlendirmek mümkünken sanayicilik gibi bir işe soyunmak aslında bir gönül işi, bir kararlılık işidir. Başka işler yapabilecekken, başka alanlarda daha fazla para kazanabilecekken bu işi yapan çok sanayici gördüm. Ama o aşk damarlarına girince daha fazlasını, daha iyisini yapmak gibi bir emelleri, amaçları oluyor. Özellikle KOBİ seviyesindeki, yani kökleri Anadolu’nun temel değerlerinden gelen sanayicilerimiz bu işi asla ve kat’a para kazanmak öncelikli görmüyor.” ifadelerini kullandı.
– “BAZI ÜRÜNLERDE SAVUNMA SANAYİSİNDE KULLANILMAYACAK ŞARTI KONUYOR”
Demir, istiklal ve istikbal mücadelesi söylemine dikkati çekerek, “İstiklal ve istikbal mücadelesine derken hamaset yapmıyoruz. Bugün ülkemizin çevresinde olup bitenlere bakın. Bütün dünya Akdeniz’e yoğunlaşmış durumda. ‘Akdeniz bir Türk denizi değildir’ diye açıklamalar yapıyorlar. Evet, ama biz Akdeniz’in bir Türk denizi olduğunu iddia etmiyoruz ki. Biz kendi alanımızı iddia ediyoruz. Avrupa Birliği maskesiyle, Avrupa Birliği’nin bir denizi olduğu gibi bir yaklaşımla geliyorlar. Yetmiş iki buçuk millet Akdeniz’de, ama biz orada olduğumuzda ‘Siz niye oradasınız’ derler. Ambargolardan bahsettik. Savunma sanayi ürünleriyle ilgili ambargolar var. Bazı malzemelerde savunma sanayisinde kullanılmayacak, gaz ve petrol arama faaliyetlerinde kullanılmayacak şartı konuyor. Bakın Türkiye’nin çıkış yolu olan, Türkiye’yi bir adım öteye geçirecek herhangi bir projeniz varsa orada hemen ambargo geliyor. Yani biz dış güçler derken işin hamasetini yapmıyoruz.” şeklinde konuştu.
Bu engellemelere karşın içeride yapılması gerekenler konusunda ihmalkâr davranılmamasının önemine işaret eden Demir, “Ama bu dış güçler gerçeğini hiçbir zaman ihmal etmeyeceğiz. Görmezden gelmeyeceğiz. Çünkü asırlar boyu o yaklaşımın bizimle ilgili ne düşündüğünü net gördük. Zayıf kaldığımız her anda başımıza neler getirmek istediklerini gördük. İnşallah hep beraber buna fırsat vermeyeceğiz. Burada kararlıyız. Devletimizin en tepesinden çalışanımıza, sanayicimize kadar hepimizin bu kararlılıkta olduğunu görüyorum. Allah sizlere kuvvet versin. Allah gayretinizi arttırsın.” diye konuştu.
Türkiye’ye karşı süreç içerisinde yapılan engelleme çabalarına da değinen Demir, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Davalar açıldı, darbe teşebbüsleri oldu, ekonomik krizler oldu. Yani sürekli bir kriz ortamıyla beslenen, etrafımızın yangın yerine çevrildiği bir konudan bahsediyoruz. Türkiye’nin son 15 yılda yaşadığı krizler, şu anda ekonomik durumu iyi olan, refah sahibi bir ülkenin başına gelseydi inanın sadece biri veya ikisi bile gelseydi tökezlerlerdi, başlarına çoraplar örülürdü. Ama inşallah halkımızın kararlılığıyla, ferasetiyle, dualarıyla bu engelleri aşacağız. Çalışmak çok önemli. Ama Batılı gibi değil. Onlar da çalışır ama çalışmasından ortaya çıkan kan, gözyaşı ve sömürü olur. Bu mücadelenin özeti kuvvetli olmak. ‘Hazır ol cenge istersen sulhu salah’ demişler. Birkaç ay önce Bağdat’a gittim. İmamı Azam Hazretleri’nin türbesinde Amerikan askerlerinin kurşun izlerini gördüm. Bu işin özeti, eğer biz kuvvetli olmazsak Ayasofya’da da, Sultanahmet’te de bir gavur mermisinin izlerini görmemiz her zaman mümkün. Bu bir korkutma veya hamaset değil. Bu uyanık olmamız gerektiğini gösteren bir şey. Evet dostuz, kimseye karşı bir husumetimiz yok. Ama bize karşı husumeti olanlara da verecek cevabımız her zaman olmalı, bu cevaba hep birlikte hazırız. İnşallah bu yolda hep beraber omuz omuza yürüyeceğiz diyorum.”