İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nin ikinci gününde konuşan TED Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayça Tekin Koru, afet ile felaketin birbirinden farklı anlamlar taşıdığını belirtti. Koru, “Maalesef bunları eş anlamlı gibi kullanıyoruz fakat değil. Doğa ve insan kaynaklı afet vardır. Bunların bir kısmı kaçınılmazdır bir kısmı önlenebilir. Afetlerin iyi yönetilememesi felaketle sonuçlanır. Yani felaket kader değildir. İktisadi, siyasi ve toplumsal kalkınma sorunlarının tezahürüdür” dedi.
İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından “Yeniliğe Davet” sloganıyla tüm Türkiye’yi geleceği inşa etmeye çağıran İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nin ikinci gününde TED Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayça Tekin Koru konuştu. “Küreselleşmeyi Yeniden Düşünmek” başlığı altındaki sunumunda küreselleşme ve etkileri ile ilgili bilgiler verdi. İktisat Kongresi’nin siyasi bağımsızlığın iktisadi bağımsızlıkla tamamlanması yolundaki ilk kolektif adım olduğuna da dikkat çekti. Kontrolsüz küreselleşmenin risklerine de değinen Koru, yeni ekonomik krizlere hazır olunması gerektiğinin altını çizdi.
“Ekonomik ve insani yıkımın içindeyiz”
Ülke olarak hem ekonomik hem insani bir yıkımın içinde olduğumuzu vurgulayan Koru, “Afetle ve felaket arasındaki farkı açıklamak istiyorum. Maalesef bunları eş anlamlı gibi kullanıyoruz fakat değil. Deprem, sel, tsunami, orman yangınları ya da kuraklık gibi doğa kaynaklı veya nükleer sızıntı, biyoterör gibi insan kaynaklı afetler vardır. Bunların bir kısmı kaçınılmazdır bir kısmı önlenebilir. Bu afetlerin iyi yönetilememesi felaketle sonuçlanır. Yani felaket kader değildir. Felaketler toplumun üzerinde etkili olan dışsal, öngörülemeyen olaylardan ziyade iktisadi, siyasi ve toplumsal dinamiklerin yönetilememesinden kaynaklanan kalkınma sorunlarının tezahürüdür” dedi.
“Türkiye’nin ticari açığı 8 kat arttı”
Türkiye’nin son kırk yıllık ekonomik durumundan bazı örnekler sunan Koru, “Uluslararası ticaret karnemize baktığımızda Türkiye’nin bu süreçte ticari açıklığı etkileyici bir biçimde 8’e katlanıyor. Buradaki önemli eleştiri; ihracat büyümesinin ithalattaki büyümeye bağlı olması ve bunun yarattığı cari açık sorunu. Son kırk yılda ihracata konu olan mallar daha rekabetçi hale geliyor. 1979’da yüzde 0.15 dünya ihracatındaki payımız 7 kat artarak yüzde 1.05’e çıkıyor. Aynı dönemde dünya gayri safi yurt içi hasılasından (GSYH) aldığımız pay yüzde 0,89’dan yüzde 0,84’e geriliyor. Aslında çok da iyi bir şey yapmamışız. Ticarette kendi çapımızda çok genişlemişiz. Milli hasıla payımız bırakın yerinde saymayı, geriye gitmiş” ifadelerini kullandı.
Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı