Ertuğrul Özkök, eşinin adına gönderme yapan “Tansu’ya Mektuplar” başlığı altında yazdığı ve “newsletter” olarak paylaştığı yazılarında bugün, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Gezi Parkı eylemlerinin 9. yıl dönümünde yaptığı “Bezmialem Camii içinde bu teröristler bira şişeleriyle caminin içini pislemişti, bunlar böyle, bunlar çürük, sürtük!” açıklamasına değindi. Özkök, 2007 yılında o dönem AKP MKYK üyesi Ayşe Böhürler için “kendi mahallesinden birinin” “sürtük” dediğini hatırlattı.
Özkök, “Mahkemece ve kamuoyunca hakaret olarak kabul edilen bu sözleri haberleştiren televizyon kanalları için RTÜK’ün tepkisi ne olacak…” diye sordu.
Özkök’ün “Bir AKP’li bir AKP’liye ‘sürtük’ dediğinde neler olmuştu?” başlıklı yazısı şöyle:
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bugün yaptığı konuşmada kullandığı kelimeleri alt alta yazdım. Şöyle bir tablo ortaya çıktı:
“Zavallı, yalancı; omurgasız, proje, aparat, terör sevici, kifayetsiz muhteris, çürük ve sürtük…”
Hepsi tanıdık ifadeler.
Nereden tanıdık derseniz, bazı köşe yazarlarının, müthiş bir belagat şehvetiyle kullandıkları kavramlar bunlar.
Bu kavramlara “hain, cahil, şebek, aptal” gibi kelimeleri de ekleyebilirsiniz…
Ben en azından kendim için sık sık okuyorum bu hakaretleri…
Ama tabii bu kelimeleri Cumhurbaşkanı’nın ağzından işitince başka bir anlam kazanıyor.
Cumhurbaşkanı kaç kişi için sürtük dedi?
Bunlardan biri üzerinde özellikle durmak istiyorum.
“Sürtük…”
Kelimenin sözlük ifadesine baktım.
“Durmadan, konu komşu, sokak gezen, evinde pek durmayan, sürtüp duran bir kadın…”
Ama hemen altında da şu ifade var:
Hakaret olarak kullanılır:
“Bayağı kadın, orospu…”
Şimdi bu kelime kim için kullanıldı?
Medyadan okuduğuma göre Gezi olayına katılan kadınları kastederek söylemiş bunu.
Gezi’ye bütün Türkiye’de milyonlarca kadın katıldı.
Dolayısıyla hitabın adresi çok kalabalık…
AKP’li Ayşe Böhürler için kendi mahallesinden biri “sürtük” demişti
Tabii insanın aklına şu soru geliyor.
“Sürtük ifadesi AKP yandaşı bir kadın için kullanılsa, mesela bir AKP mitingine katılan kadınlar için kullanılsa ne olurdu?
Ne olacağı belli…
27 Ağustos 2007 günü AKP MKYK üyesi Ayşe Böhürler Yeni Şafak’taki köşesinde, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olmasına karşı çıktığı için bir kişinin kendine “sürtük” diye hakaret ettiğini yazdı.
Bu ifadeyi kullandığım için Ayşe Böhürler’den özür diliyorum, ama bizzat kendisi yazdığı için böyle dedim.
Böhürler’e destek vererek onun yanında duran 3 kadın kimdi?
Peki Böhürler bunu yazınca kim kendisine destek çıktı? Kim onun yanında durdu.
Birçok kadın kuruluşu.
Ama aralarından üç kadın var ki önemli.
Bu ifadeye karşı çıkıp Ayşe Böhürler’in yanında yer alan 3 kadının adını veriyorum:
(*) Fatma Şahin… (O dönemde AKP Merkez Kadın Kolları Başkanı’ydı.)
(*) Güldal Akşit… (O dönemde AKP MKYK üyesiydi.)
Ve…
(*) Nesrin Baytok (O dönemde CHP milletvekiliydi)
Hatırladığım kadarı ile o gün birçok kadın kuruluşu, kadın köşe yazarı da bu ifedeyi eleştiren yazılar yazmıştı.
AKP’lilerden “sürtük” ifadesine karşı çıkmalarını beklemeli miyim?
Ayşe Böhürler benim ilgiyle izlediğim bir yazar.
Görüşlerine de çok önem veririm. O günlerde onun hakkındaki bu ifadeyi, onun deyişi ile “kendi mahallesinden biri” kullanmıştı.
Yani bu kavram için “yen kırılır içinde kalır” demeyen birçok muhafazakâr yazar da karşı çıkmıştı.
Şimdi onlardan aynı duyarlılığı, haklarında “sürtük” denilen milyonlarca kadın için de bekliyorum demek isterdim ama demiyorum.
Çünkü bu gibi konularda kimsenin kimseye baskı anlamına gelecek bir yaklaşımda bulunmasını doğru bulmuyorum.
Yani kendi vicdanlarına ve özgür iradelerine kalmış bir şey.
Laik mahalleden biri kendi mahallesinden birine “sürtük” derse
Muhafazakâr olmayan mahalleye gelince…
Geçmişte o tarafta da birkaç “sürtük” davası yaşadık.
Mesela oyuncu Ceren Hindistan…
Şarkıcı Lerzan Mutlu’ya sosyal medyada “sürtük” dediği için dava açılmış ve 1160 TL gibi hafifi bir para cezası almıştı.
Keza Antalya Barosu’nda bir kadın avukat için “sürtük” diyen biri yargılandı ve o da küçük bir para cezası aldı.
Yani “Yahu cezası pek hafifmiş” deyip siz de girişebilirsiniz…
Ama tavsiye etmem.
Adalet terazisinin hangi mahallenin “sürtük” davasında kimden yana ağır basacağını tahmin etmek kolay değil.
Asıl mesele hakaretin sıradanlaşması
Ancak burada asıl sorun, bu gibi kelimelerin hem siyasette hem bazı köşe yazarlarının dilinde neredeyse sıradan hale gelmesi.
Seçime giderken bu “sıradanlaşmayı” içimize sindirecek miyiz?
Cumhurbaşkanları kanunla korunmuş kişiler.
Yani onlar toplumun bir kesimine “sürtük” dediği zaman hakkında dava açılması mümkün değil.
Ama aynı ifade onun yandaşları için kullanıldığında aynı hoşgörüyü gösterebilecek mi…
Mesela biri AKP’li bir kadın için “sürtük” dese, ve biri de hemen CİMER’e şikâyet etse, CİMER ne yapacak?
Unutmayalım; Oktay Ekşi benzer bir ifade nedeniyle canı gibi sevdiği Hürriyet gazetesine ve yazarlık mesleğinden ayrılmak zorunda bırakıldı.
AKP’nin neredeyse bütün milletvekilleri ona dava açmıştı.
Ve son bir soru da RTÜK’e
Bir son soru da şu…
Mahkemece ve kamuoyunca hakaret olarak kabul edilen bu sözleri haberleştiren televizyon kanalları için RTÜK’ün tepkisi ne olacak…
Güzel bir tartışma konusu değil mi…”