Ağaoğlu, Trabzonspor Mecmuası’ndaki röportajında, çok problemli bir periyotta vazifeye başladıklarını lakin Trabzonspor’un kaideler ne olursa olsun türbülansın içinde çıkabilecek dinamiklere sahip olduğunu bildikleri için de inanarak misyona geldiklerini anlattı.
“Taraftarımızı tekrar kazandık”
Çok sevdiği, sevdalısı olduğu Trabzonspor’un daha sonra irtifa kazandığını tabir eden Ağaoğlu, şöyle devam etti:
“Bununla birlikte de çok şey kazandık. Her şeyin ötesinde, taraftarımızı tekrar kazandık. Bilhassa genç nesli kazandık. Bugün 7-18 yaş kümesine baktığımız vakit azımsanmayacak bir taraftar kitlesine sahibiz. Üstelik tutkuyla kulübüne bağlı olan bir taraftar kitlesi bu. Kamuoyunda yaratılan ‘Trabzonspor bir daha şampiyon olamaz’ algısına karşın çok önemli bir tutkuyla kulübüne bağlı, inanılmaz bir kitle vardı. Bu nedenle onların memnunluğu çok fakat çok kıymetliydi. Onların bu başarıyı yaşamaları, aslında şampiyonluğun çok ötesinde bir mana söz ediyor: Bu kadro ‘yapar’ geçmişte de ‘yapmıştı’ ve ‘yine yapacak’ İşte ‘yine yapacaksın fitilini bu şampiyonluk ateşledi. Özellikle 1970’lerin öncesine gidersek İstanbul, Ankara veyahut İzmir üzere bir kentte kolaydır, her türlü imkanın olduğu lakin tekrar de imkansızlıklar varmış üzere değerlendirildiği günlerde, oralardaki insanların kimi şeyleri başarması olağan karşılanabilir. Lakin ülkenin doğusuna gittiğiniz vakit orada kimi faaliyetleri gerçekleştirmeniz için ortaya koymanız gereken efor, örneğin İstanbul’daki bir kurum, kulüp, şirket veyahut kişinin göstermesi gerekenden 3-4 kat fazladır. Meşakkatlerin olduğu bir coğrafyada, o denli bir devirde Trabzonspor ülke futbolunun çok değerli bir bedeli oluyorsa, bunu idrak ettiğiniz an bu sizi ürpertiyor bir kere! Nasıl ağır bir sorumluluk yüklendiğinizin farkına varıyorsunuz. İşte o fark edişi yaşadığınızda da, bunun karşılığını bir şampiyonlukla, iki şampiyonlukla ödeyebileceğinizi düşünmüyorsunuz. Bu noktada gayesi şampiyonluk üzerinden söz etmek de gerçek değil zati. Her vakit söylediğim üzere burada kıymetli olan şey süreklilik. Sürdürülebilir başarıyı getirebilmek için ne yapıyorsak sağlam temellerin üzerine inşa etmeliyiz. Benim için bu şampiyonluk yapmaya çalıştığımız şeylerin küçük bir ödüllendirmesi… Yapmamız gereken o kadar şey var ki! Şampiyonluk kupasının ardına sığınarak yapacağımızı yaptık deyip bir köşeye çekilirsek Trabzonspor ismine hayatımızın yanlışını yapmış oluruz” açıklamasını yaptı.
“Başarıdan uzaklaştığınız vakit gidip tarih mıncıklamaya gerek yok”
Trabzon eksenli bir futbol dünyası oluşturuluyor diyen insanlara da karşılık veren Ağaoğlu, “Trabzon eksenli bir futbol dünyası oluşturulmuyor, oluşturulmaya da çalışılmıyor. Trabzon futbolu bu ülkede futbol oynanmaya başlandığı günden itibaren var olan bir olgu. Artık bunun kime ne kazandıracağı kıymetli. Tüm bunları yaptığımız vakit topluluğumuza, kulübümüze ve ülke futboluna ne kazandırıyoruz. Ben bunu şu halde görüyorum; günümüzde muvaffakiyetten uzaklaşmaya başladığın vakit tarihe bakmaya, tarihi kurcalamaya başlıyorsun. Benim zati köklerim belirli. 1967 yılında Federasyon Lideri Orhan Erdem Apak’ın lakin birebir vakitte Hasan Polat’ın dayanağıyla Trabzonspor kuruluyor. Bunun öncesinde Trabzonspor’un yapı taşı bu kulüpler. Bu kulüplerin derinlerine baktığınız vakit 1. Dünya Savaşı’ndan da evvel, 20. yüzyılın başına kadar gidiyor. Biz bunları bilelim, ancak muvaffakiyetten uzaklaştığınız vakit gidip tarihi mıncıklamaya gerek yok. Dikkati alıp burada öteki bir yere çekmeye gerek yok. Lakin tarihimizi genç kuşaklara anlatabilmemiz lazım. Bunu çok önemsiyorum.” dedi.
“Trabzonspor bize çok şey verdi”
Ağaoğlu, ‘Trabzonspor’da ben yapacağımı yaptım, deyip köşesine çekilen ne bir lider ne bir yönetici var’ diyerek, “Benim için de şu var, borcumu ödedim diye bir şey yok. Benim bu kulübe borcum çok büyük. O denli de varsayım ediyorum ki bu borcun tamamını ödeyemeden bu dünyadan göçüp gideceğiz. Herkesten helallik istendiği yerde kendim için söylüyorum; Trabzonspor’dan da helallik istenmesini ben şahsen isterim. Zira bize çok şey verdi. Hizmet ettiğimiz yapı sıradan bir yapı değil. Hizmet ettiğimiz yapı Trabzonspor. Fakat bu yapının içine girdiğiniz vakit büyüklüğünü kavrayabiliyorsunuz.” halinde konuştu.
“Trabzonspor’un gücünü buz dağına benzetiyordum”
Camianın içinde yıllardır yaşamış olmanın verdiği bir birikiminin olduğunu vurgulayan Ağaoğlu, şunları kaydetti:
“Camiayı tanıyorsunuz, burada nereden bakarsanız 32 yıllık bir yöneticilik sürecim var. Topluluğun dinamiklerini daha yeterli algılayabiliyorsunuz. Ben Trabzonspor’un gücünü daima buz dağına benzetiyordum. Alt tarafta koca bir buzdağı var. Görünen gücünden çok daha fazlası var. Ben buna inanmıyordum, bunu çok âlâ biliyordum. Bu noktada işte bizim için en kıymetli güç Trabzonspor’un sahip olduğu dinamikleri kullanmak oldu. Sportif, finansal, demografik, idari dinamikler bunlar. Her şeyi gerektiği üzere yaptığınız takdirde 60 bin forma satışından 280 bin forma satışına ulaşabiliyorsunuz. Veyahut forma alacak gücü olmayan 13-14 yaşındaki bir taraftarın da TS Club’tan bir çift eldiven alarak kendi sorumluluğunun şuuruna vardığını görüp memnun oluyorsunuz. Biz bu dinamikleri harekete geçirdik.”
Ağaoğlu, rakiplerle hiç hengame ortamına girmediklerini belirterek, “Bir kulüp lideri çıkıyor, iki üç ay daima sizinle uğraşıyor. Biz bu noktada tartışmaların, arbedenin içerisinde yer almak istemedik, gerçek yerde durmaya çalıştık.” dedi.
“Şampiyon olduğumuzda pek bir şey hissetmedim”
Şampiyonluk sürecini yaşarken sorumluluklarının olduğunu lisana getiren Ağaoğlu, şöyle devam etti:
“Algıyı, camiayı yönetiyorsunuz. O yüzden bir taraftar üzere yaşayamadım bu şampiyonluğu. Ben esasen şampiyonuz dedim Konya maçından sonra, şubatın ikinci haftasıydı, ‘bu işi bitirdik’ dedim. Lakin camiayı daima temkinli tutmak gerekiyordu. Sonuçta bu yönetilmesi gereken bir şey olduğundan ben Antalya maçında şampiyon olduğumuzda da pek bir şey hissetmedim. Yalnızca Antalya maçının son beş dakikası biraz gergindim. Oradaki gerginlik de şu, saha kenarında Antalyaspor’un hocası ortamı anlamsız bir halde gerdi. Bir final maçı olur anlarım, lakin seyirciyi tahrik edecek davranışların içinde bulunması beni ürküttü. Benim gerginliğim de ‘şu maç selametle bir bitse’ halindeydi. Ondan sonra on dakika fazla bir şey hatırlamıyorum, on dakikalık bir kopukluk var bende. Tek hatırladığım alanda on binlerce taraftar ve büyük bir uğultu. O kopukluk anı, tahminen de işte benim şampiyonluk hissim. Sorumluluk olduğu vakit bir taraftarın yaşadığı şeyi yaşayamıyorsunuz.”
“Taraftar olsam ben de alana atlardım”
Ağaoğlu, ‘başkan olmasaydınız, taraftar olarak bu şampiyonluğu nasıl yaşardınız?’ halindeki bir soru üzerine de, “Bir sefer baştan alana ben de atlardım. Niçin atladığımı bilmezdim lakin orada olmalıyım kanısıyla kesin atlardım. Yürüyerek, marş söyleyerek Meydan’a giderdim ve Meydan’da da sabahlardım. Fiziki olarak o enerjiyi boşaltırdım kesin. 1984 şampiyonluğunu âlâ hatırlıyorum. O vakit bile, otomobilin üstüne bayrak asıp Bağdat Caddesi’nde tıp atmış, üç beş taş yemiş, otomobilin camını kırmış, sonra oradan dönüp Acıbadem’de iki tıp daha atmıştım. Fakat taraftar olmakla yönetici olmak apayrı şeyler işte. Orada yalnızca o insanların beklentisini karşılamış olmuş olmanın yaşattığı büyük bir memnunluk vardı.” halinde konuştu.